12 Ağustos 2013 Pazartesi

İstanbul'u kim alır?

Sevmeden sevginin; üzülmeden üzüntünün; ya da hasret çekmeden özlemin ne olduğunu bilemezsiniz. Duyguları anlamlandırabilmek için mutlaka o ana tanık olmalısınız. Bugün yaşadığımız bütün olayların temelinde aslında bu empatiyi kuramamak yatıyor. İnsanlar birbirleri ile empati kurmuyor. Bencillik almış başını gitmiş. Kimse kimseyi anlamıyorsa biz nasıl işin içinden çıkacağız. Önceliklerimizi gözden geçirmeliyiz. İnsana insan olduğu için değer verip, maddi çıkarları arka plana iterek mutluluğa kapı aralayabiliriz. Önümüzdeki dönem işte söz konusu siyasi çıkarların ayyuka çıktığı bir süreç başlayacak. Belki birkaç yıl bu atmosferi hep birlikte teneffüs edeceğiz. Öncelikle her partinin siyasi hesaplarının olduğu gerçeğinden hareketle yerel seçimlerde kim neye ağırlık verecek, kim hangi aday üzerinden yol alacak bunları analiz etmekte fayda görüyorum.

Yerel seçim deyince ister istemez akla ilk gelen megakent İstanbul oluyor. İstanbul çok ama çok önemli bir kent. İstanbul'u kazanan bana göre Türkiye'yi kazanmış demektir. İstanbul'u kaybeden Türkiye'yi kaybetmiş demektir. Zira AK Parti İstanbul'daki başarısından dolayı şuan iktidarını koruyor. Başbakan Erdoğan'ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'ndaki PR'ı kendisini liderliğe taşıdı. Şimdi aynı şeyi Mustafa Sarıgül'de yapmak istiyor. Sarıgül ile Erdoğan arasında benzerlikler olduğu kadar çok fazla ayrışan noktalar da var. Mesela Erdoğan Milli Görüş tabanından gelen bir siyasetçi. Sarıgül ise sol tabanından ilerleyen bir siyasi figür. Sarıgül'ün sol siyasi çizgiden yükselerek Başbakan Erdoğan gibi bir başarı elde etmesi mümkün görünmüyor. İstanbul yönetimini bir süre sol zihniyet yürüttü bu bir gerçek; ancak halkın hafızasındaki yeri bu yönetimin pek de iç açıcı değil. İstanbullu o eski günlerin bilinçaltında oluşturduğu tramvayı ne zaman atlatır o bilinmez. Sarıgül'ün hiç mi kredisi yok? Var tabiki Sarıgül sıcakkanlı tavırları ile halkla kurduğu birebir ilişkisi ile birçok siyasetçiye fark atmış bir isim. Sempatik tavırları herkesçe biliniyor. İşte tam bu noktada yerel seçimlerde AK Partiyi devirmek onun gücünü sarsmak için Sarıgül'ün CHP'ye geçmesine sıcak bakan önemli bir kesim var. Ancak Sarıgül partiye gelirse yaşanması muhtemel krizler de var. Mesela Gürsel Tekin krizi baş gösterebilir. Tekin şuan Sarıgül için düşünülen İBB adaylığını istiyor. Diğer bir kriz ise Sarıgül'ün Kadıköy, Bakırköy ve Ataşehir gibi yerlerdeki adayları kendisinin belirlemek istemesi. Buna parti içinden sıcak bakmayanlar var. Son tahlilde Sarıgül CHP'ye geçecek gibi görünüyor; ama sancılı ama sancısız bu doğum olacak. Sarıgül CHP'ye geçtikten sonra İBB'yi kazanır mı? Ona halk karar verecek. Ama şu bir gerçek. Malum Kılıçdaroğlu İBB adaylığı ile üne kavuştu, sonra aldı başını gitti. Yürüdü ve CHP Genel Başkanı oldu. Zaten Sarıgül'ün gönlünde yatan da bu. CHP'nin başına geçmek. Medyanın tavırlarına bakacak olursanız, Sarıgül özellikle Doğan grubundan büyük destek alacağa benziyor. Bu rüzgar onu partinin başına götürebilir; ama şöyle bir handikap da yok değil. Sarıgül biliyorsunuz sadece sol kesim ile değil bütün kesimlerle sıkı fıkı bir dostluk sergiliyor. Siyasette muhalif olduğunuzda söylemlerimize etki eder bu durum. Başbakan'a karşı en ufak bir eleştiri yapmayan Sarıgül'ün gelecek dönemde nasıl bir muhalif çizgide yürüyeceğini kestirmek zor.


Şimdi gelelim AK Parti'nin yerel seçim hesaplarına. AK Parti'ye karşı İstanbul'da aday gösteren kim olursa olsun en önemli rakibi Tayyip Erdoğan olacaktır. Erdoğan'ı karşısına alan siyasetçinin işi kolay değil. Ama neticede büyükşehir için bir aday gösterilecek. O aday üzerinden yarış başlayacak. AK Partide ilk aday adayı şimdiki başkan Topbaş oldu. Topbaş bir dönem daha yapmak istediğini açıkladı. Topbaş istedi istemesine ama Egemen Bağış ondan daha fazla çalıştı. Sanki Topbaş değil Bağış belediye başkanıydı. Ramazan ayında özellikle Bağış'ın oturmadığı iftar ve sahur sofrası kalmadı. Her yerde Bağış vardı. Ümraniye'den Sultangazi'ye bütün Ramazan programlarında Bağış'ı görür olduk. Açıkça deklare etmese de Egemen Bağış önemli bir aday adayı olarak karşımızda duruyor. Bir diğer isim ise Binali Yıldırım. Yıldırım'ın adaylığı da gündemde. Kanal İstanbul, havalimanı ve üçüncü köprü projeleri ile adını duyuran Yıldırım önümüzdeki dönem bu projeleri yönetebilecek önemli bir isim. Sempatik tavırları ile dikkat çeken Yıldırım'ın aday olması da sürpriz olmaz. Bir diğer isim ise Aziz Babuşcu. Babuşcu'nun adaylığına teşkilat sıcak bakıyor. İl yönetimindeki başarısı sebebiyle Babuşcu da aday gösterilebilir. Ateş olmayan yerden duman çıkmaz derler. AK Parti'de Başbakan'ın ağzından ne çıkarca son söz o olur; ama Başbakan'ın yöntemini de herkes bilir. Önce kamuoyu algısı tartılır, sonra teşkilat arasında nabız tutulur en son Başbakan karar verir. İşte bu algıyı kendi lehine çevirmek isteyenler alttan alta çalışıyor; ama ipi kim göğüsleyecek orası şimdilik net değil. Sonbahar bu manada önemli bir mevsim. AK Parti'nin Sarıgül aday olmazsa adaylık belirlemede zorluk yaşayacağını düşünmüyorum; ama Sarıgül aday olursa bu karşımızdaki dört isimden hiçbirisi de olmayabilir. Başta söylediğim gibi Başbakan İstanbul'u kaybetmemek için elinden geleni yapacaktır. Son söz İstanbul'da en güçlü rakip Tayyip Erdoğan'dır.