25 Ocak 2013 Cuma



Boğaz’ın yüzen nostaljisi vapurlar...

İstanbul’un tarihi simgeleri arasında yer alan yolcu vapurları, yaklaşık bir asırdır boğazın iki yakasını birbirine bağlıyor. Osmanlı’dan günümüze yerli ve yabancı milyonlarca insanın ilgisini çeken vapurlar, düdük sesleri ile martı çığlığı arasında ahenkli bir İstanbul senfonisi sergiliyor. Tarihi kentin vazgeçilmez bir parçası haline gelen vapurlar, metrobüsün devreye girmesiyle eski cazibesini yitirse de çay simit eşliğinde keyifli bir yolculuk yapmak isteyenlerin vazgeçilmezi. Öyle ki sırf Boğaz’ı seyretmek için vapurları tercih eden de var, aile kahvaltısını güvertede yapmak isteyenler de…

 
 Yedi tepeli şehri anlatan şiirlerin, şarkıların ilham kaynağı; yağlı boya tablolarının vazgeçilmezi, İstanbul denince akla ilk gelen figürlerdir onlar. Çayın da simidin de tadı bir başkadır orada. Şehrin gürültülü temposundan uzak, dingin bir yolculuğa çıkarır bineni adeta...Boğazın alımlı ama bir o kadar da yorgun emektarlarıdır vapurlar …Mütevazi yapısıyla İstanbullular kadar martılar için de vefalı bir dost oldu yıllarca. Boğaz'ın bir yakasından diğerine geçerken martılarla birlikte yürür, masmavi denizin üzerinde adeta bir kuğu gibi narince süzülürler.

DÜMENİN YERİNİ JOİSTİK ALDI

İstanbul vapurları Sultan Abdülmecit’in 1851 yılında kurduğu Şirket-i Hayriye ile kente hizmet vermeye başladı. Günümüzde ise Şehir Hatları’na bağlı olarak asli görevine devam ediyor. Dış görünümünden fazla bir şey kaybetmeseler de yıllar geçtikçe onlar da teknolojiye ayak uydurmaya başladı. Bir zamanlar kömürle çalışıyorlardı; şimdi elektronik sistem ile hareket ediyorlar. Kazan dairesinin yerini makine dairesi aldı. Vapurlarda seyyar satıcılara da izin verilmiyor artık. Vapurun dümenleri de artık tarihin tozlu defterleri arasındaki yerini aldı. Zira artık kaptanlar dümen yerine vapuru joistikle kontrol ediyor. Yani kısacası değişen İstanbul’a onlar da ayak uydurmaya başladı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder